top of page

YENİ BİR ZAMAN ÇİZGİSİNE OTURMAK-1

  • Ayça TATLI
  • 19 Şub 2020
  • 3 dakikada okunur

"Yapamıyorum çünkü....."; mazeretlere; "yapmıyorum çünkü ....."gerçeklere açılan kapıdır.



Çoğu kişinin ve deneyimimle görmeden önce benim de sorduğum soruydu; “değişim mümkün mü?". "Hadi bazı alanlarda mümkün de; karakter; genler; geçmiş, içine doğduğumuz toplum vs. bazı şeyleri olduğu gibi sabitlemiyor mu?" Ben bu soruları sorarken bir yandan da değişim kapılarını zorluyordum aslında. Ancak o kapılardan bazılarında bile “bu iş bu kadar” cevabını aldığım ya da o cevabı aldığımı sandığım oldu.


Bu yazıyı işte bu yüzden yazıyorum; hem ileriye yönelik isteklerimize ulaşmak için sonsuz olasılıklar olduğunu belki bir kez daha hatırlatmak; hem de geçmiş hikayelerimizin bizi tanımlamasından özgürleşmenin gücüne davet etmek istediğim için… Bu yazı bir umut yazısı olsun istiyorum; umuttan da öte gerçekliğin bir boyutunun size göz kırpması.


Bazen hayattaki ilk hedefimiz; geçmiş hikayelerimizin kısıtlayıcı daraltıcı havasını biraz ferahlatmak olabiliyor; bazen de başka başka hedefler için çalışırken; bi bakıyoruz ki takıldığımız yer, tam da bu hikayelerin daraltıcı hali imiş.


Hepimizin kendi hikayeleri var; bizi biz yapan, şu anki kimliğimize ve şartlarımıza taşıyan hikayeler. Bu hikayeler aynı zamanda bizi buradan da geleceğe taşıyacak. Geçmişimizle, daha doğrusu geçmişimize ilişkin algımızla ilgilenmeden, hayat yolunda ilerlediğimiz hattı değiştiremeyiz. Eğer; "kısıtlı", "imkan verilmemiş", "imkanları elinden alınmış", "şartlar yüzünden acı çekmiş" ya da "şu an acı çeken" kişi isek; bu yolun gittiği istikamet zaten geleceğin mimarı. Geleceğin buradan daha iyi olacağı yol, maalesef bu yol değil.


İki şeyi vurgulamak istiyorum; birincisi bu yolun istikametinin kaderimiz olmadığını yani pek tabi değiştirilebileceğini. İkincisi ise; bu istikameti değiştirmek için bulunduğumuz hattı tamamen değiştirmemiz gerektiği ve bunun da mümkün olduğu. Biz o hattı değiştirmek için, hattın başlangıç noktasına bakıp oralarla ilgilendiğimizde; orada duran kişiyi başka bir hatta taşıdığımızda, artık başka bir yol üzerine taşınmış olacağız. Artık kendimizi; şu anımızı ya da geçmişimizi "kısıtlı/imkan verilmemiş" vs. vs. yani "kurban" gözüyle tanımlamıyor ve algılamıyor olacağız.


Kendi deneyimim sayesinde diyebiliyorum ki; hikayen her ne kadar kısıtlarla dolu olsa da; bu kısıtların ötesine geçmek mümkün. Belki şu an sana küfür gibi gelecek ama; aslında o kadar da mağdur olmadığını görebilirsin. Tabi ki bunun yolu inkardan ya da hislerinden ve kararlarından kaçmaktan geçmiyor. Ancak vurgulamak istediğim şey şu ki; zamandan bağımsız olarak; hayatının bir alanında ve her hangi bir zaman dilimi ile ilgili kendini “mağdur” olarak tanımlıyorsan; bil ki bu tanım değişmediği sürece; o alandaki o duygu kendini tekrarlamaya devam edecek. Bu tekrar hayatında karşılık bulacak veya hayatında olan şeyleri bu duygu ile karşılayacaksın. Yani yüzleşmeden; anlamadan; dönüştürmeden aynı hikaye ile farklı sonuçlar elde edemezsin. Ve yine yani; her ne yaşamış olursan ol; bu yaşanmışlığın ötesine geçmen, kendine içine keyifle dalacağın bir hayat yaratman mümkün.


Kısacası; kendimizi nasıl algılıyor olursak olalım; hepimiz eşit güçteyiz. Yaşadığımız şeyler bizden güç almaz; bizi bir şeye dönüştürmez. Güçsüzlüğün ardındaki güce sığınmayı bırakma zamanı.


Güçsüzlük; bir sürü mazeret yaratmamıza olanak tanır. Mobbing gördüğümüz bir iş yerinden tutun da; kötü muamele gördüğümüz ya da beteri bir ilişki; ya da ailemizin kültürü/kültürsüzlüğü ya da eğitimsizliği/toplumsal kurallar vs. ile yaşadığımız en hafifinden kısıtlamalardan- en ağırı şiddete kadar...


Tüm bunlar; bizi bir şeye çeviremezler; bizim yapmadıklarımızın sebebi olamazlar; çünkü bizim dışımızdaki hiçbir şey bizi bir şeye çeviremez.


Daha açıkça söylemek gerekirse; hiç bir kısıtlamayı hak etmediğimizi bilmek; bunu içten içe görmek ve ne olursa olsun bu bilginin arkasında durmak BİZİM GÖREVİMİZ!


Çünkü biz; ilk başta karar verdiğimizde; şu anda veya geçmişte ne olmuş olursa olsun ben bunu hak etmiyorum diye karar verdiğimizde; bu kararımızı kimsenin görüp anlamasına ihtiyaç bile duymadan bu kararı verdiğimizde;


Bazen uzun; daima emek dolu bir yol olsa da daima kendi o ışık saçan güçlü sevgi ve özgürlük dolu halimize uyanmamızla sonuçlanıyor yol..


Sadece, "ama kadınlar", "ama erkekler", "ama benim yaşadıklarım" diyerek: "yapmıyorum çünkü......"lerin cevaplarını oraya atmamakta olay. Neden mi? Asıl gerçek cümle: "yapamıyorum çünkü......" değil; "yapmıyorum çünkü....." olduğu için.


 
 
 

Comments


Abone Ol

©2018 by HAYATINI TASARLA. Created  by Ayca Tatlı 

bottom of page