ÖFKEYLE DANS
- Ayça TATLI
- 24 Nis 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 Nis 2020

“Öfke ” hayatımı yer yer ziyaret eden bir duygu.
Bilgi olarak biliyorum ki öfke de bana ait bir duygu. Ortaya çıktığında onu bastırmak ve yok etmeye çalışmaktan vazgeçeli çok oldu, ifadeye izin veriyorum: bazen uygun- bazen uygun olmayan yollarla,
Ama bu “bilmiş” tarafıma rağmen; fırtına geçip gittiğinde, egomun içten içe arzuladığı şey bu hali bir daha hiç yaşamamak...Öfkenin ötesinde; daima huzurlu ve rahat bir insan olma hedefi zihnimde belli-belirsiz ama motivasyonumu yönlendiren bir düşünce. Öfke halinden değil; tabi ki anlama ve verme halinden ilişki kurmayı arzu eden bir tarafım var ve bu tarafım nasıl da haklı:)) Sevdiklerime ilişkimizde deneyimletmek istediği tek hal; bu sevgiyi deneyimletme isteğim ve tabi ki öfke halinin bununla bir ilgisi yok...
İşte böyle; bazen bu hedefin imkansızlığının mutlak bilinci- bazen kendim bile farkında olmadan bu hedefin peşinde koşup "öfkeli olmak"tan kaçmak arasında dalgalı bir ilişki içindeydik "öfke" ile... Ta ki yakın zamana kadar;
Bir duygu ile çalışmanın tabi ki çeşit çeşit yolları var, bunlar her daim uygulamaya açık ancak vurgulamak istediğim konu yaklaşımdan çok motivasyon. Hangi amaçla konuya yaklaştığınıza göre yaklaşımlardan elde edeceğiniz sonuçlar da değişecek. Motivasyon, bir daha hiç öfkelenmeyeyim mi? yoksa benim neye ihtiyacım var anlama çabası mı?
Bahsettiğim bu yakın zamana kadar; öfkeye daima” öfke” olarak baktım, yakıcı bir güçle ortaya çıktığında “ben” ortadan kayboluyor gibiydim ve o duygu beni peşinden sürüklemek için var gücüyle beni kendine çekiyordu. Ve ben, bazen durarak, bazen kaçarak, bazen sonrasında kendimi açıklayarak hayatımda deneyimliyordum bu hali. Geçtiğinde ulaştığım “ben” ile o halin hiçbir ilgisi yoktu.
Benim de motivasyonum, olayı anlamaya çalışmak yerine, -pek de farkında olmadan- öfkeyi mutlak şifalandırmak olduğundan, kısır döngü ufak rahatlamalarla devam ediyordu.
Veee ilk defa sordum; görünürdeki sözde “gerçek” ve “haklı” sebeplerin ötesinde ne olduğunu anlamak için, merak ettiğim için; bunun çok eski bir versiyonun tepkisi olduğunu bilerek, delice öfkeliyken, o an tam anlamıyla bir çocuk halimde olduğumun farkında olarak sordum: “neye bu kadar kızgınım?”
Sonra cevap geldi: “istediğim olmadı!”
İşte o anda tüm bilgiler zihnime akmaya başladı; öfkeliyim çünkü hiçbir zaman duyulmayan, her şeyi kontrollü ve uygun yapmak için müthiş bir çaba harcamasına rağmen en ufak bir isteği olmasına izni olmayan küçük halime aitti bu öfke. Ve öyle ki; o çocuk mevcut durumu öyle kanıksamış ki; öfke duymaya hakkı olduğunun bile farkında olmadığından, tüm dikkati kendini koruma alanında olduğundan öfkesini hissetmemiş bile.
Vee ben ona dedim ki; evet öfke duymaya hakkın var, sen duyulmayı ve istemeyi ve talep etmeyi hak ediyorsun ve bunlara sahip olmadığında tabi ki öfke duymaya hakkın var.
Öyle iyi gelen bir farkındalık oldu ki; çünkü korku halinde, kendi dışındaki ortamdaki öfkeyi kontrol altında tutarak kendini korumaya çalışan o çocuk, istediğini tutturma veya yapılmadığında bozulma gibi bir hakkı olduğunun bile farkına varmamış.
Şimdi öfkeme teşekkür ediyorum, çünkü bana bir sonraki seviyede bir farkındalık hediye etti ve ben kendime bir kez daha; istediğime sahip olma ve istemediğimi yapmama izni verdim.
Farkına varabileceğimizin çok ötesinde, belki de evrenin tamamının küçük bir modeli gibi, evrendeki tüm mekanizmaları içimizde barındırıyoruz. Bununla söylemek istediğim şu; öfke duygusu-ve diğer bütün duygular tamamen bana ait ve "ben" denen bütünün bir parçası. Üstelik anlatmak istediği değerli ve duyulduğunda -anlaşıldığında fark yaratan bir parça.
Belki sen de, kaçmaya çalıştığın duygularını şifalandırmaya çalışmak yerine, onları kabul ettiğinde sana söyleyeceklerini duymak ayrıcalığını seçmeye karar verirsin?
Bu nasıl bir yazı, kısa bi derin kazı yaptı bana ve ne kadar aynı yaralarla sınandığımızı gördüm bu bile yetti ♥️ çok teşekkür ederim 🙏🏼 çok 🙏🏼